Gelmedin.

Artık içinden çıkılmaz bir hal aldı bu durum. Yanıyor içim. Boğazımda düğümlü bir sevda. Nefes alamıyorum. Acınacak haldeyim. Bakışlarımda bile bir çaresizlik. Yaşamak dert oldu. Uyumak bir yana, duyduğum sesler bile onun adıyla yoğrulmuşken, kulaklarımı sağır eden haykırışlar, geceyi sonsuz bir kış'a çeviriyor. Çok üşüyorum. Ateşli bir hastalık gibi. Kalbimin en orta yerinde bir kanser. Ne yöne baksam, hayalet gölgeler. Onu benden alacaklar. Götürecekler en uzaklara. Tahayyül ederken, bir hançer daha saplanıyor yüreğime. Ağlıyorum çaresiz. Gözlerimden akan bir avuç gözyaşı değil yitirdiğim. Yitirdi anlamını kelimeler. Binlerce ferman edildi yüreğimden, atladı uçsuz uçurumlardan.

Bir mucize gerekli şimdi bu aşk'a.

Hasta değil, ölüyüm artık.

Gelmedin ya. Gelmedin.

Persephone

Yarim kalan bir hikayeyiz artik seninle
Ayri yollara yürüyoruz
Hayat bu...
Serseri bir rüzgar gibi estin sen simdi uzaklara
Ben gögsümde solgun bir gülle yasarim yillarca
Yasamaksa bu!
Ayri aksamlara yatip
Ayri sabahlara uyaniriz bundan sonra
Hatalari ask sanip
Baska tenlerde avunuruz bosuna
Ve gizli gizli yaralaniriz
Sunu bil ki daima
Ben, en güzel yeri hatirana saklarim
Talan olmus gönül bahçemde
Saçlarimda tel tel hüzünlerle
Gözlerimde azalan güneslerle
Ben hep seni beklerim bu sehirde
Bir gün dönersin diye

Kendine iyi bak ey sevgili!

Kendine iyi bak en sevgili!

of.

Baştan başlayayım.

Üç sene önce bu zamanlardan...

Ben yine mükemmel hayatın hayallerini kurup, üç-beş saçma girişim sonucunda tercih etmek zorunda kaldığım, paradan çok deneyim olsun diye başladığım işlerden birinde çalışmaktaydım. Güzel ve zamanında açan güneşi, gerekli ama beni hüzünlendiren yağmuruyla gelen bir bahar mevsimiydi vakitler. Ne hoş.

Zaman, o yıllarda farkına varamadığım şekilde yavaş akıyordu. Ve ben on yıl sonra nasıl biri olacağımı merak etmekle oyalanıyordum. Yine öyle yağmurlu bir günün akşamında çıktın karşıma.

Ve işte koskoca üç yıl geçti aradan.

Ama çıkmıyorsun işte aklımdan..

Debil..

Kalbini ellerimin arasına alıp, yüreğinin sıcaklığını hissetmek benim için hayatın anlamından da öte ruhumun varoluş sebebiydi kuşkusuz. Dünya'ya geldiğimden beri o an'ı beklermişcesine gülmemişti yüzüm. Açmamıştı çiçeklerim hiç bir baharda. Görmemiştim gökkuşağının hiç bir rengini. Hep o an'ı beklemiştim ben. Ve hayatıma girdiğin o gün ben yeniden doğmuştum. Boşlukta yürüyordum sanki. Bulutların üstünde bir köşk sahibi olmuştum. Toz pembe bulutların üstünde... Adını duyduğumda mevsimim bahar'a dönüyordu karakışlardan. Ve ben senin kurduğun her cümle için okuduğum binlerce kitabı atıyordum hafızamdan. Siyah saçların ne kadar da güzeldi ve ne kadar da anlamlı bakıyordu o balköpüğü gözlerin. Sonra gittin apansız. Yarım kaldı bile diyemiyorum, hiç başlamamıştı aslında. Ve şimdi her geçen gün bir parçası daha kayboluyor yaşama dair umutlarımın. Anlamını yitirmiş onlarca anı var gözlerimin dalıp gittiği boşlukta. Nefes alırken kalbim acıyor. Ben sensiz daha ne kadar yaşayabilirim bilmiyorum. Bunun adına yaşamak deniyorsa ki zaten kalp atışlarım durmak üzere gittiğinden beri. Varsın vursunlar beni hayallerimin taa çatından.

Ben öleli çok oldu.

Gidemeyişim aşk'ından.

vicdan muhasebesi.

Olsun istersin…
Hatta olsun diye yapılması gerekenden daha da fazla üstelersin.
Aşktır ; değer verirsin, ödün verirsin, sevgiden de öte saygı gösterirsin, olmayacak kaç şey varsa bir araya bile getirirsin…
Bakarsın, ne anlattığını anlayabilmiş (?) ne de çözüm için bi’şeyler yapma gayretinde.
İştir ; sabahlarsın, “olsun” diye ailenden çaldığın zamanı oraya verirsin…
Dosttur ; hayatta kimseyi dinlemediğin kadar dinler, kendine ayırmadığın onca şeyi “O’na” ayırmaya çalışırsın…
Sonra olayın içinden kendini çıkartır şöyle karşıdan yaptıklarına bir bakarsın… Bakarsın ki her şey başladığın gibi!
Olmuyorsa, olmuyordur!

Gönlün rahat mı?
Elinden geleni yaptın mı?
Cidden olmuyorsa zorlamayacaksın…

Bin9yüzdoksan7

Bundan 15 yıl önce oturduğumuz, boğazın kendisini olmasa da boğaz köprüsünün birazını görebilme imkanı sunan, karşısında erik ağaçlarının olduğu bahçesiyle beni dahil bütün arkadaşlarımı büyüleyen evimizin sobayla ısınan odasının cam kenarına dayalı divanında bağdaş kurarak yeşilçamdan kült olmuş bir Kemal Sunal filmi izlemek istiyorum. Tabi bir yandan annem de mutfakta yemek yapıyor olacak. Ve arada bir gelip fasülye ayıklayacak divanın köşesinde. Dedem ise bir köşede elinde tesbihiyle ve buğulu gözleriyle boşluğa bakıyor olacak. Evet bunu çok istiyorum. Beslenme çantasından gelen peynirin, zeytin ile karışmış o mistik ve cezbecidici kokusunu sevdiğim ve nedenini bilmediğim bir şekilde sanki misketmişcesine cebime doldurduğum yeşil zeytinler kadar istiyorum hem de. Çocukluğumu özlüyorum. Mikasa futbol topunu, tasoları, sega'yı ve babamın çek ile aldığı castello marka bisikletimi.

Çok özlüyorum hayatı.

Akıp giden zamana inat, unutmuyorum hatırladıklarımı..

Gelsen ya.

Biliyorum konuşacak birşeyimiz kalmadı, paylaşacak hiç bir şeyimiz yok.
Yine de yüreğimden gücümün yettiği yere kadar sana sesleniyorum,
seninle konuşuyorum... Bugün sana olan kırgınlığımı rafa kaldırdım,
sevgimi aldım avuçlarımın arasına, ona sığınıyorum... Cümlelerimi kısalttım,
kelimelerim buruk, gülüşlerim istenmeyen dudaklarımda...

Bir ihtimal gelişine sığındığımı farkettiysem de, engel olamadım gurursuz
ama umutlu hasretine... Bugün gönlümü hoş tutmak istiyorum,
imkansız olan her rüyaya inanasım geliyor... Bir çocuk gibi
isteklerimi bastıramıyorum... Çalmayan telefonuma gidiyor elim,
sana halen bende olduğunu ısrarla yazmaya çalışıyorum... Bende olan seni,
hiç kırmadım, değiştirmedim ve hep korudum desem de, sendeki benin
nasıl olduğunu, gülüp gülmediğini anlamsız bir sıkıntıyla merak ediyorum...

İçimdeki güzelliğine inanıp inanmamanı artık umursamıyorum!
Üşüyorum, bu üşüme yalnızlığımdan geliyor ve sarıyor her tarafımı...
Tutunabileceğim hiçbir güzellik yok, hatırlamaktan usanmayacağım
anılarım dışında... Isınabilmek için onlara sarılıyorum...
Anlamsız ve cevapsız sorular hınzırca sırıtıyor, ben görmemeye
çalışıyorum...

Gözlerini aç desem kapatacaksın ama kapatma gözlerini! Gözlerimi gelişlere verdim, gözlerimdeki hüzün bile seni özlemiş itiraf etti sonunda... Düşüncelerim gururlu, hayallerim ve sevdam değil...
Gelseydin, kendimi unutup sana koşacaktım, susturacaktım içimdeki isyanı,
kavgaların ortasında bir güneş gibi doğup ısıtacaktım yüreğini,
sevinçten ağlayacaktım bu defa, mutluyken hemen sarhoş olmuşum gibi,
dokunacaktım, sarılacaktım. Ama gelmedin, gelemezdin belki de gelmeye de
hiç niyetin yoktu aslında...

Eskiden kimi şarkıların ne kadar anlamlı olduğunu düşünürken, şimdi
ayrılığın ardından çalınan her şarkı umutsuzluğumu ve sevgimi anlatıyormuş
gibi geliyor... Sevdiğim ne çok şarkı varmış, bunu senin gidişin gösterdi bana...
Her şarkıda sen varsın, her yerde, her gördüğüm insanda, denizde,
gecede, uykumda... Nasıl beceriyorsun her yerde olabilmeyi...
Bu bir marifetse eğer, neden benim yanımda degilsinki?
Gözyaşlarım asilliğini yitiriyor ve yenik düşüyorum sevdana...

Gittin! Belki de hiç gelmemiştin ,ben geldiğini sandım... Ayak uyduramadım
yorgunluğuna... Dudaklarına düşlerindeki öpüşü konduramadım...

Her gelişimde bir kez daha gönderdiğin oldum! İnanamadığın, yenemediğin,
üzerinden atlayamadığın korkuların oldum... Ağladığın, bağırdığın ya da
sustuğun isyanın oldum, sessizce boşalan gözyaşların, birikmişliğin oldum...
Yüreğindeki adam ben olmak isterken yüreğine sığınan ve tozlanacak olan
bir anı oldum... Haketmediklerin, artık yeter dediklerin ve herşeyin olmak isterken
belki de hiçbir şeyin oldum... Söylesene ben gerçekten senin neyin oldum?
Sesin hep uzakları çağırıyordu, ben üstüme alındım.. sana geldim..
Bilseydim, bana ait olmayan bir seslenişi sahiplenir miydim?

Şimdi bir mevsimlik aşk kaldı avuçlarımda, sadece bir mevsim yaşanan
ama bir ömür gibi gelen aşk... Kalbime henüz söyleyemedim gittiğini..

Sevdanın yokluğuna alışabilirim belki ama sesinin uzak yolların
sonunda olması acıtıyor içimi... Suskunluğun en büyük silahındı,
suskunluğunla vurdun beni..

Söylesene unutulmak kime yakışıyor?
Unutan sen olsan da sana bile yakışmıyor ...

Merak etme, üstüne giydirmedim bu duyguyu, unutulmayan olmak
sende daha güzel duruyor... Görüyorsun işte, aşk'a ve sana ihanet etmiyorum..
Benim kırgınlığım aşk'a... Sen üstüne alındın...